Motosikletimi aldığım günden beri geçen 7 ay içinde 3.500 km
yol yaptım. Herhangi bir kazam belam olmadığı gibi (çok şükür) canımı sıkacak bir teknik arıza vs
de olmadı. (Yürüme hızında rampadan inerken ön tekeri kilitleyip motoru sağa
devirmemi kazadan saymıyorum. Ilk defa motosikletten düştüğüm an olması
itibariyle benim için önemlidir ve sebepleri ve çıkarılacak dersler itibariyle
ayrı bir yazı konusu olmayı hak etmektedir.)
Daha önceki yazılarda da belirtmişimdir, şehir içinde
motosiklet kullanmayı çok tercih etmiyorum. Bu sebeple bu 3.500 km dur kalk
trafiği olmayan ve 70km/h ve üstü hızları olan güzergahlarda tamamlandı. Önem
sırasından bağımsız olarak aklıma gelen sırayla yorumlarımı yazmaya başlayayım:
1. Momo Design Ön Cam: Motosikleti almadan
önce uzun cam opsiyonlarını araştırmıştım. Konfora önem veren bir motosiklet
sürücüsü olarak, rüzgarın çok rahatsız edeceğini ve camın olmazsa olmaz grupta
olacağını tahmin etmiştim. Ama yanılmışım. 120-130km/h hızlar üzeri hariç, yani
normal kullanım hızlarında rüzgardan çok rahatsız olduğumu söyleyemem. Evet
rüzgar alıyorum ama çok yorucu ve keyif törpüleyici seviyede değil. O yüzden
sanırım sonuna kadar bu camla devam edeceğim. Ancak piyasada bulunan camların
150-160 tl fiyatlarını görünce alıp denemek de aklımdan geçmiyor değil. Belki
de çok hissedilir bir fark yaratacak. Olur da denersem yine buradan sizinle
paylaşıyor olurum.
2. Yakıt Tüketimi: Benim X-Max400’üm ün
yakıt kullanımı aradaki yağ değişimi sonrası biraz daha iyileşmekle
beraber normal kullanım şartlarında
şöyle bir değere oturdu. 4,5 lt/100km. Uzun düz yollarda 90 km sabit hız ile 4 litrelere
kadar çekmek mümkün iken, tempolu sürüş
ve tırmanma ağırlıklı parkurlarda 5 lt ye doğru yaklaştı. Ama ne 4 ün altına
düştü ne de 5 in üstüne çıktı. Bu değerleri her defasında tam depo benzin alıp,
tripmetreyi sıfırlayarak ölçtüğümü de belirtmeliyim.
3.
Sele Konforu: Sele en başlarda çok sert
gelmişti. Hatta turuncu minderimi kullanmaya başlamıştım. Kısa sürüşleri mindersiz
yapmak mümkün ancak 50 km ve üzeri kullanımlarda standart sele ile devam ettiğim
zaman kuyruk sokumu bölgesinde ciddi rahatsızlık hissediyorum. Bu konuya bir
çözüm getiremedim maalesef.
İşin biraz daha kök nedenine inersek
aslında oturma pozisyonunda uzun süreli kullanımlarda bir sıkıntı var benim
için. Dizlerimle tutacağım bir benzin deposu olmadığı için kollarıma yük
biniyor ve benzer şekilde bacak üst kısımlarında 1 saatlik sürüş sonrasında
ağrılar hissediyorum. Yol düz ise geçici süreli daha dik oturma ile koldaki ve
bacaklardaki yükü azaltıp dinlenip eski oturma şekline dönerek şimdilik devam
ediyorum. Ancak ayakların önde olduğu herhangi bir sürüş pozisyonunda kollara
ve bacak üst kısımlarına yük binmemesi sanki imkansız. Belki sırtın dayanacağı
bir yapıya ihtiyaç var bilmiyorum.
Sonuç olarak çok şeyinden memnun olduğum
motorumun bendeki neredeyse tek negatif yanı sürüş pozisyonu ve işin kötüsü bunu kalıcı şekilde çözebilmek şimdilik
gerçekten zor görünüyor. (Bu yorumu 1 saat ve üzeri sürüşler için yaptığımı
tekrar hatırlatmak isterim.)
4.
Titreşim: İlk değerlendirme yazısında
titreşimden bahsetmiştim. İşin doğrusunu söylemek gerekirse bu konu motosiklete
alıştıkça gündem olmaktan çıktı. Sürüş esnasında veya sonrasında elde, ayakta
veya kalçada karıncalanma gibi bir problem yaşamadım. Yine titreşim sebepli
sürüş keyfimin kaçtığını bile hatırlamıyorum.
5.
Süspansiyon: Motosikletin ön
süspansiyonlarında bir ayar mekanizması yok. Km görece düşük olduğu için herhangi
bir yağ kaçağı, keçede bir problem de gözlemlemedim. Diğer motosikletlerim ile
karşılaştırdığımda (doğal olarak) Xmax400 ün ön süspansiyonunu daha hissiz
olarak tanımlamalıyım bence. Orta hızlı virajlarda (60-90) tatminkar bir yol
tutuş ve çizgiyi koruma becerisi sunabiliyor. Tabii olarak bunda lastik durumu
(ilerleyen satırlarda değineceğim), arka süspansiyon ayarları ve yapısı
itibariyle küçük çapta tekerleğe sahip olmasının etkisi var.
Arka süspansiyonun sertlik ayarı selenin
içinde bulun takım çantası ile manuel olarak yapılabiliyor. Süspansiyonu
sertleştirmek kolay iken, yumuşatmak teknik olarak daha zor. Ben bir süre
aldığım ayarlar ile kullandım. Ancak Vstrom daki arka süspansiyonu sertleştirme
işlemi sonrasında sürüşün ve yol tutuşun ne kadar değiştiğini deneyimlediğim
için XMax400 de de hemen arka süspansiyona müdahale edip bir tık sertleştirdim.
(toplam 5 kademe, 3 ten 4 e aldım). Tahmin ettiğim gibi viraj performansı bir
üst seviyeye çıktı. Yeni alınan lastiklerle beraber sanki bambaşka bir
motosiklet oldu. Çok şükür şu anki halinden oldukça memnunum. Beni sürüş
tarzıma göre en iyi set-up bu sanırım. Bu arada motosikletin genel olarak sert
süspansiyona sahip olduğu yorumları var. Başka scooter kullanmadığım için bir
yorum yapmamayı uygun buluyorum.
6. Bagaj: Bagaj sanırım bu tip
motosikletlerin en güçlü olduğu yönlerden biri. 50lt lik yamaha top case ile
beraber sele altı hacmi benim ihtiyaçlarımı fazlasıyla karşılıyor. (Koltuk ile
gidon arasına gelen çantalardan gözüme kestirdim ancak uzun dönemli motosikleti
kullanacağıma karar vermediğim için bu yatırımı henüz yapmadım. (Ah şu oturma
pozisyonu yok mu.. ortada birakti beni :) )Yağmurda
kullanmadım ancak motosikletimi yıkadığım zamanlarda gerek sele altı gerek ise
top case de herhangi bir su sızıntısı gözlemlemedim. Gayet problemsizler.
7. Lastik değişimi: Motosikleti aldıktan
kısa bir süre sonra lastikleri değiştirmeye karar vermiştim. Ufak bir araştırma
sonucu kısa bir süre içerisinde 2 alternatife düştüm. Ya fabrikasyon lastiklerin
aynısından yani Michelin City Grip alacaktım, ya da Pirelli Diablo Scooter
alacaktım. Pirelli ile ilk kez Fazer için aldığım Angel Gt ler sayesinde
tanışmış ve çooook memnun kalmıştım. O günlerden kalan bir Pirelli hayranlığı
ile diablo scooter da karar kıldım. Motolastik firmasının yolunu tutup lastik
değişimimi yaptım. Yine o ilk 50 km çok zorlamayalım, ani fren ve gazlamalardan
kaçınalım ve virajlarda temkinli olalım gibi lastik rodajını tanımlayan dönemi
geçirdim. Sonrasında (beklediğim) iyileşmeyi görünce yüzümde bir gülümseme
oluştu. Evet artık motor daha güzel yol tutuyordu ve ben kendisine alıştıkça
daha fazla keyif almaya başlamıştım. İyi ki Xmax400 almışım dedim kendi
kendime. Belki çok abartıyorum bilmiyorum ama bence lastik motosikletin karakterini
tamamen değiştirebilecek bir unsur. Bu yüzden doğru lastik ve doğru süspansiyon
ayarları motosikletinizi sevmenizin ana anahtarları bence. Sonuç olarak pirelli
diablo scooter lastiklerini şiddetle tavsiye ediyorum. (Islak zeminde bu
lastikleri kullanmadım. Dolayısı ile ıslak zemin performansı hakkında bir yorum
yapamıyorum.)
Sonuç: Benim
ikinci el bir Xmax400 almaktaki amacım uzun yola gidebileceğim güce sahip,
yeterli bagaj hacmi olan, konforlu, problemsiz(japon) ve fayda/fiyat oranı yüksek
bir motosiklete sahip olmaktı. Konforlu kısmı soru işaretli olmak üzere
beklentilerimin tamamını karşıladığını söylemem gerekir. Fiyatı göz önüne
alındığında gayet mantıklı bir paket olduğu aşikar. Almayı düşünen arkadaşlara
temiz bir motosiklet bulmaları neticesinde almalarını kesinlikle tavsiye
ederim. Ancak almadan önce xmax400 ile minimum 1 saatlik bir sürüş yapmalarını
ve sürüş ergonomisi konusunu bizzat deneyimlemelerini daha da şiddetle tavsiye
ederim. Herkese kazasız belasız sürüşler diliyorum.