21 Kasım 2013 Perşembe

Yeni Motosikletim

25 Ekim tarihinde hayatımda birkaç kez gerçeklesen bir şey daha yaptım: Motorlu bir araç satın aldım. Tam da istediğim gibi bir motosiklet bulmuştum. İlan sahibi uzun uzun yazmış motor hakkında. Sahibinin kıl biri olduğunu belli ediyordu. Bir telefon görüşmesi, 15 dk. motoru görme sonunda el sıkıştık. İki gün sonra da alım satımı yaptık. 150 cc bir motosikleti sadece 1200 km kullanmıştım. Okuduğum tüm yazılarda 150 cc gibi bir motosiklet ile en az 10.000 km devirmenin ve sonrasında cc yükseltmenin mantıklı olduğunu söylüyorlardı. Daha doğrusu daha güvenli olacağından bahsediyordu herkes. 600cc lik yarış motoru bloğuna sahip bir motosiklet elbette riskli idi. Frenlerinin o motosiklet için biraz zayıf kaldığını özellikle arka frenin çok kolay kilitlenebileceğini her yerde okuyordum. Ama şöyle bir problem vardı. Önümüz kış, benim 150cc ile 10.000 km yi tamamlamam demek önümüzdeki yazın da geçeceği ve benim hayalini kurduğum motora 2 yıl sonra kavuşacağım anlamına geliyordu.

Hayatımda ender bir şekilde mantığımla değil de duygularımla karar verdim ve aldım. Yaşım olmuş 32, bu saatten sonra bu tip bir keyfi/hobiyi çok da ötelemek istemiyordum. O anı çok sevmişimdir hep. Bir an önce karar verip rahatlamak isterim çoğu zaman. Hayırlısı olsun dedikten sonra hep çok şaşırırım. Nasıl yani, bitti mi? Aldım mı?

Motosiklet büyük. Gözüm yemiyor şehir trafiğinde kullanıp işyerine götürmeye. Sahibinden rica ettim. Motosikleti muhafaza edeceğim yere kadar götürebilir misin diye. Sağolsun götürdü. Motosikleti de başka bir yere kaçırmadı. Malum benim Fiesta ile arkasından yetişme şansım da pek yoktu.

O gün işyerinde çok da verimli çalıştığımı söyleyemem. Aklım hep depoda. Zırt pırt molaya çıkıp duruyor mu diye bakmaya çıkıyorum. Neyse ki sonunda üzerine oturdum. Orta sehpadan indirdim. Kütle çok büyük. Hele de 150 lik motorumdan sonra. Ateşlemeyi açtım. Kontağı çevirdim. Bir vızıltı geldi. Enjeksiyonlar hazırlanıyor. İbreler sonuna kadar gitti geldi ve evet sonunda marşa basmaya hazır. Derin bir nefes çekip, bismillah diyerek marşa bastım. Şimdi nasıl anlatsam, 4 silindirli motorun rölantideki homurtusu çok dolu ve derinden geliyor. Sonrasında neler yapabileceğini haber veriyor adeta. Uzun zamandır kalbim böyle hızlı çarpmamış, böyle heyecanlanmamıştım.  Pati pati depodan çıkardım. Devirmeden ilerlemek o an en önemli hedefimdi. Allah tan boyum uzun (189 cm) da motor üzerinde yürümek çok sıkıntı olmuyor. Gün ışığına çıktığında daha da bir güzel mi oldu ne? Bkz Resim1


Arkadaşlar sağolsun geldiler. Tebrik ettiler. Herkes bakıyor sağına soluna. Kötü bir şey söyleyen olsa direk küseceğim. O haldeyim. Herkes çok beğeniyor ben de o kadar gururlanıyorum. Benim evet benim büyük hacimli, güzel, temiz, pırıl pırıl bir motosikletim var. İlk motosiklet dergilerine bakmaya başladığımda yıl 1997 idi yanılmıyorsam. 1100xx ile zz-r1100 un karşılaştırmaları vardı. Onlara bakarak hayaller kurardım. Yine oturduğum ilçeye gelen motosiklet kalkış yarışçılarının motosikletlerine bakmak için başıma güneş geçtiği de olmuştu. İşte 17 sene sonra (Oha, ne çok yaşlanmışım..) Allah nasip etti çok şükür.

Anahtarı elimden düşürmüyorum. Akşam onunla uyuyorum. Hep elimde. Bakıp bakıp gülümsüyorum. Sevgilinin resmine bakıp bakıp doyamamak gibi bir şey. Aradan birkaç hafta geçti ve bugün itibariyle 1300 km geride kaldı. Bir sonraki yazıda sürüş izlenimleri, kıyafet, zincir temizleme, headers parlatma, arka çanta vs gibi konulardan birini yazmayı planlıyorum.