16 Aralık 2019 Pazartesi

CBF 150 İnceleme





Bugün yazımızın konusu Honda'nın efsanevi modeli CBF 150. "Efsanevi" kelimesini duyunca aklıma genelde çok güçlü, çok hızlı, çok dayanıklı veya çok satan modeller geliyor. CBF 150 çok güçlü veya çok hızlı bir motosiklet değil elbette, ancak çok dayanıklı olduğu ve çok sattığı bir gerçek.

Yazıyı kaleme alırken meşhur ikinci el araç sitesine bir göz attım. 15 Aralık 2019 itibariyle 631 tane CBF150 ilanı var. Bu sayı tek başına satılık olan tüm BMW, Harley Davidson veya KTM den daha fazla. Aslında bu değer bile bize CBF150'nin ne kadar popüler olduğunu ve Türkiye'deki çoğu motosiklet sürücüsünün hayatına bir şekilde girmiş bir model olduğunu gösteriyor.


Uygun fiyatı, Honda sağlamlığı, servis yaygınlığı, ucuz bakım ve yürütme maliyetleri, ikinci eldeki performansı ve basitliği bu modelin ülkemizde çok başarılı olmasının ana sebepleri olarak sıralanabilir. Özellikle motosiklete yeni başlayanlar için uygun bir alternatif olan CBF 150 aynı zamanda geçimini veya ulaşım ihtiyaçlarını motosikletle sağlayanlar için de oldukça cazip bir seçenek.


Benim hikayem çoğu CBF kullanıcısı ile çok benzer. 30 Ağustos 2014 te, sıfır km bir CBF 150 alıp bayiden çıkar çıkmaz 60 km kadar kullanmıştım. Sadece ehliyet sınavında kullandığım motosiklet tecrübem olduğunu göz önüne alırsak aslında ne kadar riskli bir hareket yaptığımı görüyorum şimdi. Kolay kullanımı ve hataları tolere eden (bir yere kadar tabi ki :) ) yapısı sayesinde herhangi bir kaza bela yaşamadan acemilik dönemimi CBF ile yaptığım 4.000 km ile geçirdim. Giriş faslını çok uzatmadan CBF incelemize başlayalım.








Sürüş Hissiyatı:


189cm boy ve 96 kg ağırlık ile CBF150 yi orta sehpadan indirip üzerine binince ilk dikkati çeken motosikletin genel hafifiliği ve kontrol edilebilirliği oluyor. Daha hacimli ve ağır motosikletlerle karşılaştırıldığında bisiklet gibi hissettiriyor aslında. Dolayısı ile trafikte veya motosiklet çalışmıyorken yapacağınız manevralar olabildiğince kolay ve zahmetsiz.


Oturma pozisyonu gayet başarılı, ayakların ve kolların konumu vücuda herhangi bir ek yük bindirmiyor. Her şey yerli yerinde. Kullandığım tüm motosikletler arasında V-Strom dan sonra en başarılı/konforlu oturma pozisyonuna sahip. Yarım karenaj diyeceğimiz şekilde tasarlanan ön kısım ise motora hem daha kalıplı bir görünüm kazandırıyor hem de sürücü için tatminkar bir rüzgar koruması sağlıyor.


Harekete geçtiğinizde ise aynı kolaylık ve rahatlığı hafif debriyajı, vites geçişleri ve genel dengesinde de görüyorsunuz. Sizden çok fazla kaynak tüketmediği için yola ve trafiğe odaklanmaya daha fazla konsantrasyonunuz kalıyor. 


Vites geçişleri belirgin ve yumuşak. Kullandığım süre boyunca beklenmeyen bir sürpriz ile karşılaşmadım hiç, yani arada yalancı boş vites gibi bir durum yok. Yine hafifliği ve kısıtlı gücü ile vitesleri çabucak bitirip 5. yani son vitese ulaşıyorusunuz. Bu vitese kadar devir çevirme ile ilgili bir isteksizliği yok. Zaten 70-80 km/h hızlara ulaştığınızda motosikletin kendini rahat hissettiği hız bandına ulaşmış oluyorsunuz. 80 den sonra 110 gibi hızlara ulaşmak biraz daha vakit istiyor ve 80 den sonra yavaş yavaş buralara tırmanıyorsunuz. 


Viraja geldiğinizde ise motosiklet verdiğiniz kontra ya gayet güzel cevap veriyor. Viraj içerisindeki genel dengesi ve hissiyatı bence başarılı. Motosikleti istediğiniz çizgide tutmakta bir problem yaşamıyorsunuz. Commuter hedeflerine uygun tasarlanmış süspansiyonlar genel konfor ve yol tutuş dengesini yakalamış durumda. Virajlı dağ yollarında CBF ile gayet keyifli dakikalar geçirmek mümkün.


ABS olmaması sebebi ile frenleme konusunda biraz dikkatli olmak gerekiyor. Özellikle lastikler de fabrikasyon IRC marka ise düzgün olmayan zeminlerde yapılan panik frenleme kolayca kızaklama ile sonuçlanabiliyor. Onun dışında frenler görevini makul ölçülerde yerine getiriyorlar.


1 saati geçen sürüşlerde sele rahatsızlık vermeye başlıyor. Verilecek molalarla bu problemi öteleseniz de 200 km üzeri mesafeler kanaatimce genel sele konforu açısından pek uygun değil. 





Genel Kalite / Sağlamlık:

CBF150 Japonya da değil Çin'de, Shangai deki Honda fabrikasında üretiliyor. Japon üretimi başka modeller de kullanmış biri olarak genel malzeme kalitesinin gayet tatminkar olduğunu söyleyebilirim. 3 yıllık kullanımım süresince boyasında veya krom aksamlarında herhangi bir eskime, solma aşınma gözlemlemedim. Yine aynı şekilde kumanda düğmeleri ve sele de neredeyse ilk günkü kondisyonlarını korumaya devam ettiler. 

Daha uzun süreli kullanımlarda herhangi bir sıkıntı olup olmadığı konusunda yorum yapamayacağım malesef, ancak bu fiyat segmentinde bir motosiklet için iyi bir kaliteye sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz.


Fabrika çıkışı olarak gelen IRC lastikleri kırmızı alarm seviyesinde "beni değiştir" mesajı vermese de alınacak kaliteli bir lastik setinin başta güvenlik olmak üzere viraj kabiliyeti ve genel yol tutuşa katkı sağlayacağı aşikar. Zaten internette bulacağınız çoğu inceleme yazı ve videosunda da benzer yorumları duyuyor olacaksınız lastikler ile ilgili.


Seleyi yuvasından çıkarmak ve takmak da (en azından benim için) oldukça zahmetli bir süreç. Benim motosikletime özel bir durum mu bilmiyorum ama bu sebepten ötürü zorunda kalmadıkça sele ile hiç oynamadım.







Motor:


CBF 150 149 CC hacminde, tek silindirli, SOCH (üstten tek egsantrikli) ve hava soğutmalı bir motora sahip. 11.6 beygir ve 12.5 NM torka sahip olan motor elektrik marşlı olarak çalışıyor ve yakıt beslemesini karbüratör sistemi ile sağlıyor.


Genel sağlamlık geleneğine uygun olan motor motosikleti ve yolcusunu taşımakta pek zorlanmıyor. Kendi deneyimlerim çerçevesinde sıcakta, soğukta, uzun süreli kullanımlarda herhangi bir problem çıkarmadı. 


Devir çevirmeye istekli olan motorun, sürekli olarak çok yüksek devirlerde kullanırsanız yağ yakmaya meyilli bir yapısı var ki pek de haksız sayılmaz bu konularda. Ancak acemiliğini atmakta olan ve uzun yola çıkan yeni sürücülerimiz için üst hızlarda seyahat etme dürtüsü, ister istemez motosikleti yüksek devirlerde kullanmaya itiyor. Bu çerçevede yapılması gereken ise sık aralıklarla yağ seviyesi kontrolü. Bu kontrollerde göreceğiniz herhangi bir eksikliği uygun yağ ile tamamlamanız, sağlıklı bir şekilde motosikleti kullanmaya devam etmeniz açısından oldukça önemli.


Ayrıca karbüratörlü yapısı, jikle ile oldukça haşır neşir olmanıza sebep oluyor. Özellikle soğuk havalarda motosikleti çalıştırmak ve yola koyulmak için belirli ritüellere hakim olmanız lazım. Yazının sonraki kısımlarında bu konuya tekrar eğileceğim.


Sonuç olarak motor klasik honda sağlamlığında ve gerekli kontrolleri ve bakımları aksatmadığınız sürece size uzun süre hizmet etmeye aday.






Dikkat Edilmesi Gerekenler:


Mutlaka daha fazlası vardır ancak ben kendi tecrübe ettiğim veya şahit olduğum birkaç hususa değinmek istiyorum:


Soğuk Havada Çalıştırma: 

Enjeksiyonlu olmadığı için motosikleti sadece marşa basarak çalıştırmanız biraz zor. Hele marşa basarken gaz kolunu da çevirirseniz motor boğulacak ve bir süre hiç çalışmayacaktır. Burada yapılması gereken hareket jikleyi sonuna kadar açıp, marşa basmak ve gaz koluna hiç dokunmamaktır. Deneyin başarılı olduğunu göreceksiniz.

Vites Küçültme:

CBF ile tecrübeniz arttıkça herşeyi tolere edeceği hissine kapılmaya başlıyorsunuz. Vites düşürme de bunlardan biri. Kontrolsüz yapılacak vites düşürme arka tekerin kilitlenmesine yol açabilir (ben kilitledim :) ) Bunu bertaraf etmek için ara gaz vererek vites düşürmeyi çalışmaya başlamanızı tavsiye ederim.

Motor Hava Girişi:

Bir gün motorunuzun zor çalıştığını veya anormal şekilde çekişten düştüğünü görürseniz ilk yapacağınız şeylerden biri seleyi çıkarmak ve motorun hava girişini tıkayan bir şeyin olup olmadığını hatta bunun temizlik beziniz olup olmadığını kontrol etmek olsun :)



Sonuç:


CBF 150 benim için, ufak tefek nazları olsa da, paket olarak bakıldığında çok başarılı bir motosiklet. Düşük bütçe ile ulaşım ya da motosiklet keyfi ihtiyaçlarımızı karşılamak için çok güzel bir alternatif. Aza kanaat edebilen / etmek zorunda olan herkes için fazlasıyla çok bir motosiklet kendisi. Özellikle motosiklete yeni başlayacak arkadaşlar için şiddetle tavsiye ediyorum. 


Bir sonraki yazıya kadar herkese güvenli ve keyifli sürüşler diliyorum.











8 Eylül 2019 Pazar

Airhawk Sele Pedi Test (Konfor Sele)

Herkese Selamlar,

Bu yazımda Airhawk Sele Pedi (hava destekli konfor sele) incelememi sizlerle paylaşacağım. Konfor sele almayı düşünen motosiklet severler için bir fikir vereceğini ümit ediyorum.


Daha önceki yazılarımda Xmax400 ile ilgili en önemli şikayetimin ergonomi olduğunu, özellikle uzun mesafeli sürüşlerde sırt ağrısı problemimin olduğunu belirtmiştim. Bu sebeple EPS köpük plakalardan sırt dayama çözümü ürettim ve gayet keyifli ve verimli olarak bu sırt dayama yastığını kullanıyorum. İlgilenenler için bu yazının linkini aşağıda paylaşıyorum:


http://motosiklet-dunyam.blogspot.com/2019/01/xmax-400-surucu-srt-dayama-cozumu.html


Xmax400 genellikle sert süspansiyona sahip bir scooter olduğu için konfor seviyesinin çok yukarıda olduğunu söyleyemem. Scooter lara has geniş sele yi de göz önüne aldığımızda konfor sele almayı açıkçası uzun süredir düşünüyordum. Alternatifler arasında göze çarpan ve kendini ispatlamış gibi görünen ürün ise Airhawk ın hava destekli sele pedi idi. Online motosiklet aksesuarları satan sitelerde genelde 1.000 tl civarında fiyatlara sahip olduğunu gördüğüm ürünü, yurt dışından gelen bir arkadaşım vasıtası ile yaklaşık 40% daha ucuza satın aldım.






Bu yaz gerçekleştirmiş olduğum İzmir-Kaş seyahati başta olmak üzere toplamda 1.300 km kadar kullanma şansım oldu.


Ürün bölümlere ayrılmış hava odalarından oluşan esnek plastik bir ped, dış kılıf ve sele sabitleme kayışlarından oluşuyor. Ben henüz bu kayışları kullanmadım. 








Plastik ped in yan tarafında hava üflemeyi ve hava tahliyesini sağlayan bir valf bulunuyor. Kullanma kılavuzunda maksimum verim için kalçanızın sele ile teması kesecek şekilde minimum hava ile kullanılması öneriliyor. 


İlk oturduğunuzda biraz garip hissediyorsunuz açıkçası. Zira kalçanız sele ile temas etmediği ve sağa sola veya ileri geri hareket edebildiği için, sele üstünde yüzme hissi biraz farklı geliyor en başlarda. Sürüş esnasında bu hareketlerin genel dengeyi ve sürüş konsantrasyonunu nasıl etkileyeceğini merak ediyordum açıkçası. 1.300 km den sonra bunun bir problem olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta eğlenceli bile diyebilirim.


Peki işe yarıyor mu?


Ben 1 saatlik sürüşler sonrasında genelde kalça uyuşması veya ağrıması problemi yaşardım. Mola verip biraz dinlenince sonraki 1 saatlik sürüş için tazelendikten sonra tekrar gidonun başına geçtiğimde, ilk 5-10 dakikada eski şikayetlerimin devam ettiğine çok şahit olmuşumdur. Bu çerçevede sonraki molalar daha sık ve daha uzun süreli olurdu.


Airhawk kullanınca durum şöyle gerçekleşiyor. Yine 1 saat sonra mola verme ihtiyacı duyuyorum, daha az seviyede de olsa yine kalça uyuşması veya ağrı oluyor. Ama fark şu: kısa bir mola dan sonra (3-5dk) bile tekrar seleye oturduğunuzda, uzun süre problemsiz, ağrısız devam edebiliyorum. Daha sık ve daha uzun molalar verme ihtiyacım olmuyor. Yani kalça ağrısı daha seyrek daha az şiddette oluyor. 


Belirtmem gereken bir diğer konu ise oturuş pozisyonunuzun yükselmesi. Ben 189cm ile airhawk ve sırt yaslama aparatımı kullandığımda biraz motosikletin "üzerine konmuş" gibi oldum. Yani almadan önce, airhawk kullandığınızda kendi motorunuzda oturma pozisyonunuzun ne olacağını denemenizi tavsiye ederim. 







Tavsiye eder miyim? Yani uzun seyahatler için faydalı bir ekipman olduğu ortada. Toto ağrısı  sizin için uzun seyahatlerinizi eziyete çeviren bir şikayetse (benim için öyle idi),kesinlikle tavsiye ederim. Ancak genel şikayetleriniz arasında üst sıralarda değilse, fiyat seviyesini de göz önüne aldığımızda daha öncelikli aksesuarlara bütçe ayırmak daha mantıklı olabilir.






Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Bir sonraki yazıya kadar herkese keyifli ve güvenli sürüşler diliyorum.

Erhan




2 Eylül 2019 Pazartesi

XMax400 Yakıt Tüketimi

Herkese Merhaba,

Daha önceki yazılarımda da göreceğiniz üzere Xmax 400 kullanıcısıyım. Toplam 10.000 km yi geçen beraberliğimiz sonrasında yakıt tüketimi ile ilgili bazı verileri paylaşmamın hem XMax 400 sahiplerine, hem de almayı düşünen arkadaşlara bir referans olacağı kanaatindeyim. Verileri paylaşmadan önce bazı konuları belirtmem gerektiğini düşünüyorum:


  • Motosikletim 2014 model Momo Design ve şu an itibariyle 18.200 km de. 
  • Momo Design olduğu için kısa ön camı var.
  • Kullanıcı olarak benim boyum 190 cm ve ağırlığım 95 kg. Kısa ön camla birleştiğinde rüzgarı göğüs hizamda karşılıyorum.
  • Ölçüm yapılan mesafelerin 95% si şehirler arası yollarda kat edildi.
  • Kullanım tarzı genel olarak 90-110 km/h aralığında sakin şekilde kullanıldı.
  • Motosiklette bagaj olarak genelde 10 kg civarında ilave ağırlık vardı, artçı yoktu.
  • Sürüşlerin 100% ünde 52 lt Yamaha arka çanta mevcuttu.
  • Ölçüm motosiklet orta sehpada iken, tam doldurulup tripmetre sıfırlanarak alındı. Fotoğraflarda da tekrar tam doldurulduğunda tripmetre değeri ile aldığı benzin miktarı kayıt altına alındı.
  • Şu an için toplam 8 ölçüm ve 1.832 km lik değerlerin ortalamasını paylaşıyorum. İlave ölçümler geldikçe tabloyu ve fotoğrafları güncelleyeceğim.


1.832 km sonunda benim genel yakıt ortalamam 3.81 lt/100km. 3.46 ile 4.34 arasında değişen tüketimlerin genel ortalaması 3.81 olarak gerçekleşti. Detayları aşağıdaki tabloda bulabilirsiniz. 

Not: 18-22 ağustos arasındaki veriler Izmir-Kaş arasında yaptığım seyahatin verileridir.


Bilgi amaçlı her bir ölçümün fotoğraflarını da aşağıda ekliyorum:











Bu bilgiler umarım Xmax400 sürücüleri için faydalı olur. Herkese güvenli sürüşler diliyorum.

Erhan


30 Haziran 2019 Pazar

Muayenesiz Motosiklet Trafik Cezası


Herkese Merhaba,

Bu yazımda muayenesi geçmiş bir motosiklet ile trafik çevirmesine girdiğinizde neler olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Genellikle kurallara uyan biri olarak muayenesi geçmiş bir motosiklet ile nasıl bir çevirmeye girdiğimi ben de anlayabilmiş değilim. Ancak olan oldu, en azından hikayemi paylaşayım da, okuyanlar için belki bir faydası olur.

Ramazan bayramı için aile ziyaretine motosiklet ile çıkmaya karar vermiştim. Xmax'ım bakımı yapılmış, lastik havaları yerinde, temiz vaziyette, yani 150 km lik keyifli bir yolculuğa hazırdı. Bayram trafiklerini genellikle daha riskli bulsam da, ışıklarda uzun kuyruklar halinde bekleyenlerin yanından süzülerek geçmenin büyüsüne kapılmış ve motosikleti tercih etmiştim.




Dönüş yolunda sabah erken yola çıkarak sıcaklıklar çok yükselmeden eve gelmeyi planlıyordum. Yolun ortalarında polis memuru sağa çekmemi istediğinde gayet kendimden emin bir şekilde sağa çektim ve kolay gelsin diyerek evraklarımı hazırlamaya koyuldum. Ehliyet ve ruhsatım yanımda, ekipmanlarım tam, trafik sigortam var, hızlı gitmiyorum, mauyeneme daha 2 hafta var. Yani bir çevirmede ne kadar rahat olunabilecekse o kadar rahattım. Sadece ehliyet dedi memur arkadaş, hay hay dedim ve ehliyetimi verdim. Cep telefonundan bilgilerimi geçerken ben de kaskımı ve montumu çıkarmaya koyuldum. Arkadan "muayenesi yok" gibi bir cümle takıldı kulağıma, polis memuru gerçekten de benim motosikletim için konuşuyordu bunu. Müdahale ettim, 22 haziran da bir yanlışlık olmalı dedim ve ruhsatı çıkarmaya koyuldum. Adam nisan da bitmiş deyince, 22/4/2019 ve 22/6/2019 un ne kadar birbirine benzer şekilde yazılabileceğini idrak etmeye başladım. 

El yazısı ile yazılan 4 ü ben 6 olarak okumuş ve haziran diye kaydetmiştim hafızama. iki rakamın da alt kısımlarının matbu yazı üzerine denk gelmesi de yanlış anlamamı kolaylaştırmıştı açıkçası. 

Birden büyük bir endişeye kapıldım. Motosikleti bağlayacaklar mıydı? Çok şükür öyle bir şey söz konusu değil. Ekip otosundaki memur bey e yönlendirildim. O da makbuzu çıkartıp yazmaya başladı. bir adet trafik cezası bir adet de 7 günlük izin formu düzenledi ve imzalamam için bana uzattı.





Özet olarak 6 Haziran 2019 itibariyle muayenesi geçmiş motosiklet kullanmanın cezası 235 TL. Bu trafik cezasını 15 gün içinde 25% indirim ile ödeyebiliyorsunuz.

Bunun yanında ceza tarihinden itibaren 7 gün süreyle geçerli bir izin kağıdı düzenliyorlar. Muayeneye giderken tekrar bir çevirme olursa bu izin kağıdını ibraz ederek yeni bir trafik cezası yemekten kurtuluyorsunuz. Ancak bu izin kağıdının sonraki 7 gün boyunca istediğiniz gibi motosikleti kullanmaya izin vermediğini belirtmem gerek.

Muayenenizi yaptırmadan ikinci defa çevirmeye girerseniz bu sefer cezanız 415 TL ye yükseliyor.





Yani benim de yaptığım gibi ilk fırsatta muayeneyi yaptırıp tüm işlemlerimiz eksiksiz bir şekilde trafiğe çıkmak en doğrusu.

Umarım bilgilendirici bir yazı olmuştur.

Herkese güvenli ve keyifli sürüşler diliyorum.

7 Haziran 2019 Cuma

Motosiklette Lastik Basıncının Önemi

Herkese Merhaba,

Bu yazımda lastik basıncının önemine değineceğim ve sonrasında bazı motosiklet modelleri için kullanma kılavuzlarında verilen ideal basınç değerlerini paylaşacağım. 

Bahara girmemiz ve sıcaklıkların yükselmeye başlaması ile birlikte çoğu motosiklet kullanıcısı gibi ben de motosikletimi biraz daha sık kullanmaya başladım. Malum çevre şartları uygun olmaya başladıkça, kış boyu özlemini çektiğimiz yolların, virajların keyfini çıkarmaya başladık hep beraber.

Benim durumumda farklı olan konu ise motosikletimin genel huzursuzluğu ve dengesizliği idi. Yavaş hızlarda denge problemim oluyor, hızlanmaya başlayınca motosikletin genel hali daha problemli hale geliyordu. Acaba öncesinde de mi böyleydi diye düşünmeden edemiyordum. Birkaç kilometrelik şehir içi sürüşler bile bırakın keyif vermeyi, yavaş yavaş gerilim filmini andırmaya başlamıştı.




Keyfim kaçmıştı açıkçası, potansiyel sebepler olarak aklıma gevşemiş bir yürür aksam bağlantısı veya gidon rulmanı geliyordu. Lastiklerim henüz 7.000 km civarında olduğu için lastiklerden kaynaklanan bir sıkıntı olacağına pek ihtimal vermiyordum. Eşle dostla ufak bir istişare sonrasında motosikletimi bir servise götürmeye karar verdim. Mutlaka bir sebebi olmalıydı, ve uzman kişilerin müdahale etmesi gerektiğine kanaat getirmiştim artık. Çok sofistike bir problemim olduğuna neredeyse emindim.

Yine bir akşamüstü ekipmanlarımı giyip motosikletimin başına geçtim. Bina kapısının yanında park edilmiş olan X-Max ımı orta sehpadan indirip paytak paytak geri çıkmaya başladım (evet itiraf ediyorum ben motosikletimin yanında yürüyerek manevra yapamıyorum, onun yerine binerek adımlarımla manvera yapıyorum  😊😊😊)

Kapı hizasına gelince ne kadar cool olduğumu kontrol etmek için camdaki yansımama baktım, her zamanki gibi süperdim. Ancak genel mükemmelliğime gölge düşüren bir unsur vardı: ön lastik. Ön lastiğin neredeyse janta oturmuş halini görünce ne kadar şaşırdığımı anlatamam. Bu kadar basit bir şey bu kadar zamandır nasıl gözümden kaçmıştı. aydınlanmıştım birden. motordan inerek cep telefonundan motosikletimin kullanma kılavuzuna ulaşarak fabrikasyon hava basınç değerlerini buldum. 32/36 psi veriyordu ön ve arka için. Çok yavaş ve dikkatli bir şekilde benzinliğin yolunu tuttum. Ön lastiğe hava tabancasını taktığımda gösterdiği değer 8 psi !!! idi. Bu hale gelene kadar neler yaptığımı düşündüm bir an, aklım neredeydi acaba. Arka teker 30 psi i gosteriyordu, onda çok fazla bir kayıp olmamıştı.

Havaları olması gereken hale getirdikten sonra benzinlikten çıkışımı muhtemelen uzun süre unutmayacağım. Motosikletim adeta yeniden doğmuştu, kıvraklığı gidon tepkileri çok canlı hale gelmişti. Kask içinde gülümsedim.

O gün aslında en temel bir kaç kontrolün ne kadar önemli olduğunu kendi adıma tekrar öğrenmiş oldum, bu yazı ile sizinle de paylaşmak istedim.

Yazının devamında ülkemizde çok sayıda bulunan bazı motosiklet modelleri için kullanma kılavuzlarında tavsiye edilen hava basıncı değerlerini sizinle paylaşmak istedim. Benim gibi bir durumda kalırsanız kolayca ulaşabileceğiniz bir kaynak olur umarım. Herkese güvenli ve keyifli sürüşler diliyorum.

Unutmadan, aşağıda verilen değerler lastikler soğuk iken geçerli olan değerler olduğunu da belirteyim.

Yamaha X-Max 400 - 2014 
Ön: 32 psi 
Arka: 36 psi
(tüm ağırlık değerleri için aynı hava basınçları tavsiye ediliyor)

***

Yamaha X-Max 250 - 2015 
0 - 90 kg
Ön: 29 psi 
Arka: 32 psi

90 - 181 kg
Ön: 30 psi 
Arka: 36 psi

***

Yamaha YZF R25 - 2014 
Ön : 29 psi
Arka : 33 psi
(tüm ağırlık değerleri için aynı hava basınçları tavsiye ediliyor)


***

Yamaha YBR 125 -  2014 
0 - 90 kg
Ön: 25 psi 
Arka: 29 psi

90 - 194 kg
Ön: 25 psi 
Arka: 41 psi

***

Honda CBF 150 
Sadece Sürücü
Ön: 25 psi 
Arka: 29 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 25 psi 
Arka: 33 psi


***

Honda PCX 125 
Sadece Sürücü
Ön: 29 psi 
Arka: 33 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 29 psi 
Arka: 36 psi



***

Honda PCX 150
Sadece Sürücü
Ön: 29 psi 
Arka: 33 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 29 psi 
Arka: 36 psi

***

Honda CBR 250R 
Sadece Sürücü
Ön: 29 psi 
Arka: 29 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 29 psi 
Arka: 33 psi

***

Honda CBR 125R 
Sadece Sürücü
Ön: 25 psi 
Arka: 29 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 25 psi 
Arka: 33 psi

***

Honda Spacy Alpha
Sadece Sürücü
Ön: 21 psi 
Arka: 29 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 21 psi 
Arka: 33 psi


***


Honda CRF 250L 
Sadece Sürücü
Ön: 22 psi 
Arka: 22 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 22 psi 
Arka: 22 psi



***



Bajaj Pulsar NS 150
Sadece Sürücü
Ön: 25 psi 
Arka: 28 psi

Sürücü + Yolcu
Ön: 25 psi 
Arka: 32 psi



28 Ocak 2019 Pazartesi

XMAX 400 Sürücü Sırt Dayama Çözümü Denemesi



Önceki X-Max 400 yazılarında da belirttiğim gibi, ergonomik konular bu motosikletle ilgili şikayetçi olduğum belki de tek başlığı oluşturuyordu. 50-100 km lik rotalarda genel olarak bir sorun yaşamazken, daha uzun mesafeli sürüşlerde sırt, bacak kol ağrıları sürüşü çok çileli hale getiriyordu. Bunun dışında Xmax400 neredeyse mükemmel bir motosiklet. Gücü, kullanım kolaylığı, sağlamlığı, bagaj hacmi neredeyse bütün konularda çok başarılı. Ancak uzunca rotalara çıkamayacaksam, benim için motosikletin önemli bir fonksiyonu eksik kalıyor.

Yakın zamanda motosiklet değiştirme planım olmadığı için bu soruna çözüm olabilecek alternatifler üzerinde kafa yormaya başlamıştım. İlk olarak aklıma sırt dayayabileceğim hazırda olan "birşeyi" koltuğa sabitlemek geldi. Bu çerçevede kabin valizimi arka seleye sabitleyerek birkaç sürüş yaptım. 



Genel olarak faydalıydı ama gereğinden fazla uzun olduğu için çok rahat değildim. Kısaltma imkanım da olmadığı için o seçeneği rafa kaldırdım.




Sonrasında benzer şekilde başka bir seçenek geldi aklıma. Sırt çantasına yastik doldurdum ve onu sabitledim arka seleye. Bu opsiyonda da gerekli verimi alamadım. Yastıklar yumuşak geldiği için bir destek sağlamıyorlardı. yAslandıkça geri doğru gittiğim için çok da bir anlamı olmamıştı bu denemenin. 

Zaman geçtikçe başka alternatif üzerine kafa yordum. Havayla şişirilecek desteklerden tutun, hasta destek yastıklarına kadar farklı yöntemler üzerinde durdum. Ancak hiçbiri için fiili bir çalışma yapmadım.

Seçeneklerden biri de hali hazırda selede mevcut olan bel desteğini ilave pimler ile yukarı kaldırmaktı. Onun için de ilave pim yapımı vs gerekecek, hatta binecek yük ile seleye zarar verme ihtimalim olacaktı.



Tüm bu alternatifler çerçevesinde kendimi bu hafta sonu Koçtaş ta buldum. Bir yandan dolanıyor bir yandan da malzemelere bakarak bir çözüm bulabilir miyim diye düşünüyordum. Gözüme Strafor/EPS plakalar ilişti. Elimle bir yoklayınca aslında doğru kullanılırsa bir çözüm olabileceği kanaatine vardım. Katmanlar halinde birbirine yapıştıracak, sonra gerekli ebada getirecek sonrasında ise streç film ile sararak hem yağmurdan korunaklı hale getirip hem de yük binen noktalarını daha mukavim hale getiririm diye düşündüm. 

Uygun yapıştırma silikonunu, 2 adet 5 cm, 1 adet 4 cm kalınlığında strafor plakayı, steç filmi ve falçatayı 100.36 TL ye satın alarak evin yolunu tuttum.


Öncelikle kabin tipi valizimi mastar olarak kullanarak blokları kestim. Kalan parçaları da üzerine gelecek şekilde 6 kat olarak birbirine yapıştırdım. Unutmadan silikonu kullanmak için silikon tabancasına ihtiyacınız olacak, ben apartman görevlisinden rica ettim, sağ olsun işimi görecek bir tabancayı bana temin etti.






Falçata ile hassas kesim yapmak umduğumdan daha zor oldu. Isıtılmış tel ile çalışan strafor bıçakları mevcut. Onlardan edinilebilirse daha hassas kesimler yapılabilir diye düşünüyorum. Böylelikle 6 kat tabakadan oluşan bir strafor bloğum oldu. Üzerine ağırlıklar koydum ve iyice yapışmasını bekledim. Ağırlık olarak resimden de göreceğiniz üzere halter disklerinden kullandım. yaklaşık 20 kg lık bir ağırlık var resimde.




Projenin ilk günü sona ermişti. Son şekillendirmeyi ertesi sabaha bıraktım. Böylelikle yapışma işleminde de risk almamış olacaktım.



Ertesi sabah ilk işim ağılıkları kaldırıp plakaların iyi yapışıp yapışmadığını kontrol etmek oldu. Birbirinden ayırmak için ciddi kuvvet uyguladım ancak ayıramadım, yapışma işlemi başarılıydı. Şimdi sıra ince kesimleri yapmaya geldi. Çantaya bkan yuzunu çantanın girinti ve çıkıntılarına oturacak şekilde kesmeye çalıştım. Fazla kesersem geri dönüş olmayacağı için aşağıya motosikletin başına indim ve orada ilave kesimlerimi yaptım.

Yine aynı şekilde sırt dayama kısmının eğimli kesimi, sırtın oturacayı yüzeye içbükey kavis verme işlemlerini çöp kutusu ve motosiklet arasında mekik dokuyarak yaptım. Sonunda makul bir ürün elde etmiştim. Sırt dayama bloğumu ahtapot lastik ile seleye sabitledikten sonra motosiklete kuruldum. Biraz dah eğim ve bel ayarı için son kesimleri yaptıktan sonra yüzümde bir gülümseme oluştu. Galiba olacaktı.





Doğruca eve çıkıp şimdilik son aşama olan streç film ile kaplamayı yaptım. çıkan ürün biraz büyükçeydi, fazlasıyla kübik ve çakma duruyordu ama önemli olan amacına hizmet etmesiydi. Bu "şey" benim uzun yol için biletim sayılırdı.. 

Sonrasında hemen kıyafetlerimi giyip bir deneme sürüşüne çıktım. İlk birkaç yüz metreden sonra hala çok dik olduğuna karar vermekle birlikte, genel olarak bayağı başarılıydı. Bacaklarımda, kollarımda, sırtımda neredeyse hiç yük binmiyordu. Klasik rotam olan manisa ya gidip geldiğimde projeye 85% olarak onay vermiş durumdaydım. Şimdi streç film sökülecek ve sırt dayama noktası daha eğimli ve bel çukuru biraz daha oturacaak şekilde güncellenecek. Sonrasında "çakma" görünümü bertaraf etmek biraz şekliyle oynayabilirim. Ama asıl olarak sele ile uyumlu, deri görünümlü bir malzeme ile kaplatacağım. Sonrasında ise ver elin Kaş, Kalkan hatta belki de İsviçre Alpleri, kim bilir 😊




11 Ocak 2019 Cuma

Kış Mevsiminde Motosikleti Muhafaza Etmek / Branda Kullanımı

Malum Kış mevsiminin ortasındayız. 
Motosikletini kapalı otopark veya garajda tutma lüksü olmayan çoğunluk için aslında sıkıntılı bir dönem. Özellikle bu mevsimde yağmur, kar veya rüzgar motosikletimizi hem kozmetik hem de teknik olarak yıpratan etmenler. Her ne kadar dış ortama uyumlu malzemelerden üretilmiş olsalar da, aslında plastik aksamların boyaları, selemiz, gösterge, kumanda butonları veya far gibi elektrikli aksamlar özellikle uzun süre suya maruz kaldıklarında problem çıkarmaya başlayabiliyorlar.

Piyasadaki alternatiflere baktığımızda, kış şartları için iki alternatif mevcut: dış ortamlar için üretilmiş olan özel motosiklet garajları veya branda. 

Gerek fiyatı, gerek kapladığı yer, gerekse yüksek maliyeti sebebi ile özel garajları bu yazının konusu dışında bırakıyorum. Genel olarak motosiklet brandası konusuna değineceğim.

Online alışveriş sitelerine göz attığınızda 50 liralardan başlayıp 500 liraların üzerilerine çıkan branda alternatifleri bulmak mümkün. Risk seviyesini minimize etmek adına "marka" olarak nitelendirilebilecek ürünler seçilebilir. Yine aynı şekilde kullanıcı yorumları da doğru fiyata doğru ürünü alma konusunda yardımcı olacaktır. 

Fiyat, bütçeye göre değişeceği için burada aslında ebat konusunun önemine değinmek istiyorum. Kendi deneyime dayanarak 4 sene önce aldığım orta fiyat segmentindeki marka olmayan brandayı, vstrom, cbr1000rr veya Xmax400 için büyük bir memnuniyetle kullanıyorum. Alacağınız brandanın motorunuzun ebadına bağlı olarak XL veya XXL ebatlarda olmasını şiddetle tavsiye ederim. Küçük branda topcase kullanımı veya model değişimlerinde sıkıntı çıkartabiliyorken, büyük brandaya sahip olmanın çıkartacağı problemler daha çözülebilir oluyor.


Brandayı motosiklete sabitlemek de diğer bir önemli konu. Brandayı motosiklete alttan sabitleyen toka ve alttaki lastikli kısım çoğu zaman (özellikle rüzgarlı havalarda) yeterli olmuyor. Özellikle şiddetli rüzgar alan bir yere motosikletinizi bırakmak zorunda kalıyorsanız, iyi sabitlenmemiş bir branda paraşüt etkisiyle motosikletinizi devirip, hem motosikletinize hem de yanına park edilmiş olan diğer araçlara hasar verebilir.

Bu noktada kancalı bagaj lastikleri çoğu zaman olduğu gibi yine yardımımıza koşuyor. Toplamda 5 veya 6 tane kancalı lastiği brandayı örttükten sonra ön tekerlek, arka sele, arka tekerlek, depo üstü gibi noktalardan sabitlediğinizde motosikletiniz için gayet makul bir koruma sağlamış oluyorsunuz. (Sabitlemeden önce anahtarınızı yuvadan almış olduğunuza emin olun, sonrasında brandayı açıp tekrar kapmak zorunda kalabilirsiniz 😊)



Brandayı sabitlemek için kancalı lastiklere ilave olarak birkaç ayakkabı bağcığı kullanmanız da faydalı olabilir. Mesela ayna bölgelerini ben ip ile bağlıyorum. Bu şekilde motosikletimizi derli toplu bir halde muhafaza etmiş oluyoruz.


Doğru sabitlenmiş bir branda, kedilerin selenizde sefa sürmesine engel olmak için de etkili bir yöntem olduğunu belirtmeden geçmeyeyim..

Motosikletin hala ıslak olan brandasını çıkarmak zorunda kaldığınız durumlarda, brandayı kuruyacak şekilde eve veya balkona çıkarmak, brandanın sağlığı açısından son derece önemli. Yine motosikletinizi kullandıktan sonra örtmeden önce mümkünse egsozun soğuması için beklemeniz de çok faydalı olacaktır. Ancak kendi deneyimlerim sonucunda sıcak egsoz üzerine branda örtmekten kaynaklanan herhangi bir problem ile karşılaşmadım. Kendi alacağınız branda da problem olmayacağına emin olmadan önce  bu konuda dikkatli olmanızı şiddetle tavsiye ederim.

Kendi brandam birkaç yerinden yırtılmaya başladığı için yakın zamanda yeni bir branda almayı planlıyorum. Sonrasında yine buradan değerlendirmelerimi paylaşıyor olacağım.

Herkese güvenli ve keyifli sürüşleri diliyorum.

Erhan