Vstrom u neden özlüyorum?
Daha önceki yazıda da belirttiğim üzere FZ6 Fazer imi
satmıştım. Satma sebeplerimi düşündüğümde aklıma gelenler:
- 35.000 km itibariyle egsantrik zinciri/gergisi ayarlama veya değiştirme ihtiyacı oluşma riski
- Frenlerinden memnun olmamam
- Model yılı itibariyle (2007) artık yeni bakım kalemlerinin ortaya çıkması
- Ve hepsinden önemlisi benim gibi atletik olmayan bir adam için 100-150 km den daha uzun mesafeli sürüşlerde kendimi konforlu hissetmemem ve sırtımda oluşan hafif sırt ağrıları. (Doğru oturma pozisyonu ve kolların konumu başlığını irdeledim. Pek o konuyla alakası yok rahatsızlığın)
olarak belirtebilirim. Bunun yanında arkadaşımın Vstrom unu
kaymak asfalt ve virajlı bir parkurda 60 km kadar kullandıktan sonra yüzümde oluşan
tebessümün Fazer imi satma konusunda önemli bir etkisi olduğunu itiraf
etmeliyim.
Satış sonrasında “temiz” bir Vstrom arayışım çok uzun
sürmedi. Fazer i satın aldığım arkadaşım Mustafa kendine o dönem çok temiz bir
Vstrom bulmuş ve almıştı. Ben Fazer i sattıktan sonra onun da Vstrom u satıp
nakite dönme planlarını öğrenince konuyu çok uzatmadan noterde buluştuk. Alım
satımı gerçekleştirdik. İşte yan çanta seti ve parlak mavi rengiyle bayağı
heybetli bir seyehat motorumuz oldu. Hoş geldin :)
Fazer dan sonra ağırlık merkezinin yukarıda olması denge ve
yavaş manevralarda ilk birkaç gün garip gelse de, sonrasında çok uyumlu bir
ikili olduğumuzu belirtmeliyim. Dört silindirden sonra V motor farklı bir
deneyim gerçekten. İnsanı baştan çıkaran bir sesi yok, çok devir çevirmeye de
istekli değil belki ama o hep “lineer bir güç bandı var” diyorlar ya,
kullanınca o lineer lik neymiş anlamış oldum. Tork alt devirlerden itibaren
geliyor ve bir patlama, artma ya da azalma olmadan orta üst devirlere kadar
kararlı bir çekiş sunuyor. Kolay yani. Fazer a göre daha insancıl, daha uysal,
insan daha kolay bütünleşiyor motosiklet ile. Tabi bunda benim sürüş
deneyimimin artması ve 100 kusur beygir den sonra daha kontrol edilebilir bir 65-70
beygir e düşmenin de etkisi olabilir. Kuruluyorsun motosiklete “bey gibi,
efendi gibi” vuruyorsun kendini yola. İlk viraja gelene kadar araba kullanmaya
daha yakın bir karakter var. Oturma pozisyonu çok rahat, rüzgar koruması
fazlasıyla yeterli (bizimkinde on cama eklenmiş ilave bir difüzor daha vardı ve
189cm boyumla bile gayet rahat ediyordum). Viraja gelip kontrayı verince
motosiklet o kadar tatlı “devriliyor” ki, çoook keyifli. Galiba arkadaşımın Vstrom unu kullandığımda
da beni vuran bu özelliği oldu. Tabi burada viraj almanın daha keyifli
olmasında geniş gidonun kontrayı vermeyi
kolaylaştırdığını, yüksek ağırlık merkezinin motosikletin virajda
“devrilmesi”ni daha hissedilir kıldığını hatırlamamız gerek. Hasılı
motosikletin çok ahenkli çok tatlı bir viraj alma yeteneği var. Mutlaka ama
mutlaka yaşanması gereken bir deneyim. Şöyle de tarif edebilirim aslında: Uçağa
binersiniz, ilk 30 sn den sonra yükselmeye devam ederken o koca kütle yumuşak
bir şekilde sağa veya sola yatar ya, aynı onun gibi bir şey bence J Bak şimdi bunları
yazarken bile gülümsüyorum :)
Vstrom'umla geçen 1,5 yılda bir defa İzmir-Kaş , birkaç defa
da (artçılı veya solo) İzmir-Bodrum seyahatim oldu. Hepsinden büyük keyif
aldım. Aynı seyahatleri Fazer ile de yapan biri olarak Vstrom’un çok çok daha
konforlu ve keyifli olduğunu belirtmeliyim. Tipik japon motosikleti
geleneklerine bağlı olarak herhangi bir teknik problem yaşamadım. Motosiklet
bende olduğu süre boyunca fonksiyonlarını neredeyse kusursuz bir şekilde yerine
getirdi.
Peki masallardaki aşk hikayelerini andıran bu mutluluğumuza
rağmen ben neden Vstrom dan vazgeçtim. Bir süre sonra 65-70bg güç yetersiz
gelmeye başladı (ne nankör bu insanoğlu). Motosiklet uzamıyor düzlüklerde, ben
dört silindirin sesini ve çekişini özledim falan demeye başladım kendi kendime.
(Bu süreçte malvarlığımın ciddi bir bölümünü motosiklet olarak değerlendirmek
gibi gayet mantikli!!! Bir karar ile 2014 yılında sıfır km bir CBR1000RR aldım
(kampanya vardı ne yapabilirim J
) Bir süre hem CBR1000RR hem de Vstrom u kullandım. Sesin de çekişin de gazı
açınca uzamanın da ne demek olduğunu anladım. CBR1000RR konusu bence ayrı bir
yazı konusu, biz Vstrom a dönelim.)
Neyse; nakite dönme ihtiyaçları çerçevesinde hem Vstrom u hem
de CBR1000RR ı, ikisini de elden çıkardım. CBF150 im ile baş başa kaldık
sonunda. Ve 1 yılı aşkın süredir yüksek hacimli bir motosikletim yok. Peki şu
an en çok hangisini özlüyorsun derseniz aklıma ilk Vstrom geliyor. Kendimi hep
çam ağaçları arasında virajlı yollarda salına salına Vstrom un üzerinde hayal
ediyor buluyorum. Sonra az da olsa yine dört silindir fetişi depreşiyor ve
devir yükseltmenin, vites atmanın ve uzamanın hayalini kuruyorum. Kafamda deli
sorular :)