30 Aralık 2016 Cuma

Vstrom u neden özlüyorum?

Vstrom u neden özlüyorum?

Daha önceki yazıda da belirttiğim üzere FZ6 Fazer imi satmıştım. Satma sebeplerimi düşündüğümde aklıma gelenler:
  •   35.000 km itibariyle egsantrik zinciri/gergisi ayarlama veya değiştirme ihtiyacı oluşma riski
  •        Frenlerinden memnun olmamam
  •        Model yılı itibariyle (2007) artık yeni bakım kalemlerinin ortaya çıkması
  •       Ve hepsinden önemlisi benim gibi atletik olmayan bir adam için 100-150 km den daha uzun mesafeli sürüşlerde kendimi konforlu hissetmemem ve sırtımda oluşan hafif sırt ağrıları. (Doğru oturma pozisyonu ve kolların konumu başlığını irdeledim. Pek o konuyla alakası yok rahatsızlığın)

olarak belirtebilirim. Bunun yanında arkadaşımın Vstrom unu kaymak asfalt ve virajlı bir parkurda 60 km kadar kullandıktan sonra yüzümde oluşan tebessümün Fazer imi satma konusunda önemli bir etkisi olduğunu itiraf etmeliyim.

Satış sonrasında “temiz” bir Vstrom arayışım çok uzun sürmedi. Fazer i satın aldığım arkadaşım Mustafa kendine o dönem çok temiz bir Vstrom bulmuş ve almıştı. Ben Fazer i sattıktan sonra onun da Vstrom u satıp nakite dönme planlarını öğrenince konuyu çok uzatmadan noterde buluştuk. Alım satımı gerçekleştirdik. İşte yan çanta seti ve parlak mavi rengiyle bayağı heybetli bir seyehat motorumuz oldu. Hoş geldin :)




Fazer dan sonra ağırlık merkezinin yukarıda olması denge ve yavaş manevralarda ilk birkaç gün garip gelse de, sonrasında çok uyumlu bir ikili olduğumuzu belirtmeliyim. Dört silindirden sonra V motor farklı bir deneyim gerçekten. İnsanı baştan çıkaran bir sesi yok, çok devir çevirmeye de istekli değil belki ama o hep “lineer bir güç bandı var” diyorlar ya, kullanınca o lineer lik neymiş anlamış oldum. Tork alt devirlerden itibaren geliyor ve bir patlama, artma ya da azalma olmadan orta üst devirlere kadar kararlı bir çekiş sunuyor. Kolay yani. Fazer a göre daha insancıl, daha uysal, insan daha kolay bütünleşiyor motosiklet ile. Tabi bunda benim sürüş deneyimimin artması ve 100 kusur beygir den sonra daha kontrol edilebilir bir 65-70 beygir e düşmenin de etkisi olabilir. Kuruluyorsun motosiklete “bey gibi, efendi gibi” vuruyorsun kendini yola. İlk viraja gelene kadar araba kullanmaya daha yakın bir karakter var. Oturma pozisyonu çok rahat, rüzgar koruması fazlasıyla yeterli (bizimkinde on cama eklenmiş ilave bir difüzor daha vardı ve 189cm boyumla bile gayet rahat ediyordum). Viraja gelip kontrayı verince motosiklet o kadar tatlı “devriliyor” ki, çoook keyifli.  Galiba arkadaşımın Vstrom unu kullandığımda da beni vuran bu özelliği oldu. Tabi burada viraj almanın daha keyifli olmasında  geniş gidonun kontrayı vermeyi kolaylaştırdığını, yüksek ağırlık merkezinin motosikletin virajda “devrilmesi”ni daha hissedilir kıldığını hatırlamamız gerek. Hasılı motosikletin çok ahenkli çok tatlı bir viraj alma yeteneği var. Mutlaka ama mutlaka yaşanması gereken bir deneyim.  Şöyle de tarif edebilirim aslında: Uçağa binersiniz, ilk 30 sn den sonra yükselmeye devam ederken o koca kütle yumuşak bir şekilde sağa veya sola yatar ya, aynı onun gibi bir şey bence J Bak şimdi bunları yazarken bile gülümsüyorum :)

Vstrom'umla geçen 1,5 yılda bir defa İzmir-Kaş , birkaç defa da (artçılı veya solo) İzmir-Bodrum seyahatim oldu. Hepsinden büyük keyif aldım. Aynı seyahatleri Fazer ile de yapan biri olarak Vstrom’un çok çok daha konforlu ve keyifli olduğunu belirtmeliyim. Tipik japon motosikleti geleneklerine bağlı olarak herhangi bir teknik problem yaşamadım. Motosiklet bende olduğu süre boyunca fonksiyonlarını neredeyse kusursuz bir şekilde yerine getirdi.

Peki masallardaki aşk hikayelerini andıran bu mutluluğumuza rağmen ben neden Vstrom dan vazgeçtim. Bir süre sonra 65-70bg güç yetersiz gelmeye başladı (ne nankör bu insanoğlu). Motosiklet uzamıyor düzlüklerde, ben dört silindirin sesini ve çekişini özledim falan demeye başladım kendi kendime. (Bu süreçte malvarlığımın ciddi bir bölümünü motosiklet olarak değerlendirmek gibi gayet mantikli!!! Bir karar ile 2014 yılında sıfır km bir CBR1000RR aldım (kampanya vardı ne yapabilirim J ) Bir süre hem CBR1000RR hem de Vstrom u kullandım. Sesin de çekişin de gazı açınca uzamanın da ne demek olduğunu anladım. CBR1000RR konusu bence ayrı bir yazı konusu, biz Vstrom a dönelim.)





Neyse; nakite dönme ihtiyaçları çerçevesinde hem Vstrom u hem de CBR1000RR ı, ikisini de elden çıkardım. CBF150 im ile baş başa kaldık sonunda. Ve 1 yılı aşkın süredir yüksek hacimli bir motosikletim yok. Peki şu an en çok hangisini özlüyorsun derseniz aklıma ilk Vstrom geliyor. Kendimi hep çam ağaçları arasında virajlı yollarda salına salına Vstrom un üzerinde hayal ediyor buluyorum. Sonra az da olsa yine dört silindir fetişi depreşiyor ve devir yükseltmenin, vites atmanın ve uzamanın hayalini kuruyorum. Kafamda deli sorular :) 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder