Xmax400 ilk
izlenimler
Giriş
Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler. Fazer, Vstrom650 CBR 1000RR derken en son cefakar CBF150 im ile baş başa kalmıştım. 2.5 ay kadar önce onu da sattım ve evdeki bisiklet dışında iki tekerlekli bir aracım kalmamıştı. Sonrasında motosiklet eksikliğinden kaynaklandığını düşündüğüm bir huysuzluk hali, bir kaşınma, bir eksiklik hissi baş göstermeye başladı :) Finansal kısıtları da göz önüne alarak maksimum 17-18 bin tl seviyelerinde, uzun yola çıkabileceğim çok eski olmayan bir motosiklet arayışına girdim. VanVan200 den tutun, Inazuma, Forza300, Xmax250 derken kendimi ikinci el bir Xmax400 un devir işlemleri için noterde buldum. 400 cc dir, uzun yola gidilir, japondur diğerleri gibi üzmez, bagajı falan vardır eşya alır, ekstraları da varmış, çantası telefon tutacağı derken aldım gitti.
Vitesli den sonra ilk
skuter
Uzakdoğu seyahatimde kullandığım pcx150 dışında bir skuter tecrübem yoktu. Onunla ilgili olarak da hafif ve kolay kullanılır olduğu aklımda kaldı. Pek yüksek hız yapmamıştım ama hatırladığım kadarıyla şehir içi hızlarda çok pratik ve kolay bir kullanımı vardı. Xmax400 nasıl olacağını çok merak ediyordum. Noter işlemlerinden sonra motoru teslim aldım ve üzerine kuruldum. İlk dikkatimi çeken şey selenin genişliği oldu. Sele çok geniş olunca 190 cm boyuma ve ayaklarımın yere tam basmasına rağmen yine de garip bir duruşu vardı. Diğer motorların aksine ayaklar açılarak yere basıyor. O da çok alışık olduğum bir vücut sekli değil motosiklet üstündeyken. Alışacağız elbet dedim. Kontağı çevirdim motoru çalıştırdım. (Titreşim mevzuna sonra değineceğim). Daha öncesinde debriyaj ile yapmaya alıştığım ilk kalkış ve ufak ilerlemeler için elimde sadece frenler ve gaz kolu olduğunu fark ettim sonra. Gazda normal olduğunu düşündüğüm bir boşluk var. Yine bu boşluğa alışmak ve gaz koluna aşina olmak gerekiyor. Kalkıyoruz eveeeet, ayakları yerden kestik direk bel hizası altımıza koymaya alışmışız, hop koyacak yer yok. Öne koymamız gerektiğini söylüyoruz bacaklara. Kız istemeye giden damat misali efendi efendi oturuyoruz. Bayideki elemanların arkamdan bakıp endişelendiklerini hissediyorum. Çünkü benim hareketlerim normal bir skuter sürücüsüne göre daha yavaş çekim gibi oluyor. Gazı yavaaaşça açıp kapatıyorum. Bayinin olduğu sokaktan bir çıksam üstümdeki bakışlarda kurtulup daha rahat hareket edeceğim :)
Tekerler küçük.. denge sağlama da biraz farklı sanki.. Sürüşün ilk 10 saniyesinde kendi kendime "benim bu motorla kapalı alan hakimiyet
eğitimi çalışmam lazım" dedim. Ancak normal yola çıkıp hızlanmaya başlayınca yüzümde
bir gülümseme oluştu. İlk tecrübeden sonra gelen sürüşle ilgili hisler ve
izlenimler gayet olumluydu. Titreşim neredeyse kalmamıştı ve Momo design ön cam umduğumdan daha iyi bir rüzgar
koruma sağlıyordu. Diğer fark ettiğim konu ise bacak içlerine gelen rüzgâr ve
üşüme hissiydi. Haaaa dedim, öncesinde biz benzin deposunu tutuyorduk orası rüzgâr
almıyordu. Ama yine de iki teker üstünde rüzgârı hissetmeyi özlediğimi anladım.
İyi ki de aldım şu motoru.. Çok şükür..
Motor
Bu motoru alırken endişelerimden biri de uzun yolda 90-110 km/h bandındaki hızlardaki genel haliydi. Yani bu hızlarda giderken bana “abi hızlı
gidiyoruz, ben yoruluyorum” mu diyecekti, yoksa “abi böyle iyi,
ben böyle akşama kadar giderim beni merak etme sen keyfine bak” mı diyecekti?
Genel durum daha çok ikinci seçenekteki gibi. Bu hızlarda sollama yapmaya falan
karar verip gazı açtığınızda 120-130 km/h a doğru hevesli hızlanıyor. Bununla
beraber benim uzun yol performans beklentilerimi karşılayacağını anladım ve
kafamdaki sorulardan birinin yanına daha “tik” işareti koydum. Motor 90 km/h hızla
giderken 5000 devir çeviriyor. Buralar da motorun üzerine çok yük binmediği, hala
elinde önemli bir potansiyelin olduğu devirler. Bunu sevdik. Bu devirlerde
titreşim de yok. Gayet stabil, rahat.. Titreşim demişken, motoru özellikle
soğuk iken ilk çalıştırdığınızda titreşimi gidonlarda ve aynalarda çok
rahat görebiliyorsunuz. Yine bu titreşim ilk kalkarken de kendini belli ediyor.
Ancak sonrasında gündem olmaktan çıkıyor. Yolda tekrar kendini ne zaman belli
ediyor biliyor musunuz? İstemli veya istemsiz yavaşlayıp, özellikle rampalarda
tekrar hızlanmak için gazı açtığınızda. Hangi devir aralıklarında olduğuna dikkat
etmedim ancak böyle bir durumla birkaç kez karşılaştım.
Tabi manuel şanzıman her zaman ilk tercihimiz olsa da, otomatik
şanzımanın güzel yönlerini göz ardı etmememiz lazım. Uğraşmak yok yani, basit. Gitmek
istiyorsan gazı açıyorsun gidiyor. Kapatıyorsun yavaşlıyor (gaz kapatmak demişken,
umduğumdan daha iyi bir kompresyon var motorda gazı kapatınca. Ben nedense daha
akıcı olacağını tahmin etmiştim. Bu özelliğini de sevdik.) Ancak benim gibi
motosikleti ulaşım aracı değil de keyif için sürüyorsanız, insan ister istemez
manuel şanzımanı arıyor, özellikle virajlarda. Yani vites küçültüp doğru
devirde virajda gaz açmaya başlamayı bunda pek beceremedim ben. Aslında teknik
olarak araştırmak lazım. Her koşulda devir-hız değerleri sabit mi yoksa değişken
mi diye. Ancak şununla karşılaştım genelde virajlarda: Hep bir veya iki üst
viteste girmişim ve çıkışta gazı açtığımda motorum doğru devirde değil ve
baygın. Çözülebilir mi, nasıl çözülür bilemiyorum. Belki Jcosta biraz derman olabilir
bu derdime. Ha çok akıcı, çok keyifli viraj aldığım da oldu. Yeter ki şartlar
doğru devirde virajda olmayı mümkün kılsın.
Viraj demişken biraz da yol tutuştan bahsedeyim. Motoru Manisa dan aldım, İzmir e dönüyorum. Bilenler Manisa İzmir arasını bilirler. Sakin bir trafikte keyifli bir rotadır, 3 şerit kaymak asfalt virajlı bir çıkış ve inişten oluşur. O gün bir şekilde (büyük tekerlek ve geniş gidon alışkanlığı olsa gerek) motosikleti istediğim gibi virajlara sokamadım. Genelde fazla hızlı hissettim o viraj için. Değerlere bakıyorum göstergede, aman aman hızlı da değilim? Lastikler ve/veya alışma evresi olarak düşündüm. Sonrasında aynı rotada yaptığım sürüşte daha keyifli, daha akıcı ve daha yüksek açılı bir sürüşüm oldu. Alıştıkça daha iyi olacak herhalde. Lastik demişken, üzerindeki Michelin City Grip lastikler 2014 Temmuz’dan, yani 7500 km lik ilk lastikleri. Şimdi planım Pirelli Diablo Scooter almak. Onlarla nasıl olacak yine burada paylaşacağım inşallah..
Frenlere değinecek olursak, genelde başarılı bulduğumu
belirtmeliyim. 211+93 kg ı başarılı bir şekilde durduruyor. Panik fren
denemedim/ihtiyacım olmadı henüz. Ancak bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum.
Yine de artçılı sürüşte dikkatli olmak lazım, toplam ağırlık arttıkça normal
olarak fren tepkileri düşüyor.
En son olarak malzeme kalitesi ve aksesuarlardan bahsederek
tamamlayayım yazıyı. İlk 50 km sonunda toto acısı sebebiyle koltuğun üstüne bir
minder attım. Şimdi daha rahatım. İtalyan momo design selenin üstüne turuncu
sandalye minderi biraz garip durdu ama olsun. Sanat sanat için değil, halk için olmalı bence :) Bagaj iki adet fullface kaskı
alıyor almasına da, çeneden açılır olanlar iki taraftan sadece bir tarafa
sığıyor. Bir de kaskınızda interkom var ise o bir sıkıntı olabilir. Birkaç kez
bagaja koyduktan sonra, benim sol taraftaki interkom yuvasından çıkmak
üzereymiş, kablosundan söküp kenara koydum. Bir de ön gözlerden bahsedeceğim.
Ya onlar çok tel maşa duruyor yaa.. yayı açılması esnemesi falan. Fonksiyon
veya ses olarak bir sıkıntı yok ama ne bileyim açıp kapatırken elde kalacak
gibi.. :)
Sözün özü; motosikleti benim gibi şehir içinde kullanmayı riskli
buluyor, 100 km+ ustu seyahatlerden keyif alıyor, yanınıza ıvır zıvır eşya almayı
seviyorsanız, bir artçınız varsa ve konforuna düşkünse, biraz heybet ve yolda
varlığınızı hissettirmek istiyorsanız, japon olsun başım ağrımasın diyorsanız
ve bütçe kısıtlı ise, ben yaptığım 300 km sonunda xmax400 ü tavsiye ederim. Km
ler ilerledikçe, yeni süspansiyon ayarları, yeni lastikler ile fikirlerim ne
yönde değişir bilemiyorum. Ama ilk intiba gayet başarılı. Umarım almayı düşünenler,
veya hali hazırda bir xmax400 sahibi olanlar için anlattıklarım bir nebze
faydalı olmuştur.
Sevgiler
Erhan
güzle açıklama yaptın tsk bende biriyle anlastim aldim sayilir haydi hayırlısı olsun
YanıtlaSilHayırlısı olsun.
SilBen de 7.000 km ye dogru yaklaşıyorum, gayet de memnunum genel olarak.
Kazasız belasız..